Ticaret gerçekten zor bir iştir. Hele ki, günümüzde… Ticarete ucundan bulaşmış bir kişi olarak şunu diyebilirim ki, ticaret yapmak için çelik gibi sinirlere sahip olmak gerekir. Kim ne derse desin bir ticaret adamının işletmesi için ekonomik gücü sahip olması kadar, zeki, olayı kısa zamanda çözümleyen ve durum karşısında anında ve doğru kararı verebilen bir kişi olması mecburidir.  

Bildiğin, uzmanlaştığın işin de çokta dışına çıkmamak tecrübelerime göre hayırlı da olur. Nihayetinde her işte değil bir işte hem de bildiğin işte başarıdan başarıya koşabilirsin.

Girişimcilere baktığımızda da, ‘Çok para kazanacağım için bu işe girdim’ mantığı güdenler değil , kendi meziyetlerine uygun olan işte başarıyı yakalayıp işletmesini ayakta tutanlar girişimcilik anlamında başarı hikayesi yazabilmektedir.

Ticaret için zeki olmak, yönetimsel becerilere sahip olmak, ekonomiyi iyi bilmek çok önemlide olsa şans faktörü de yadsınamayacak kadar önemli bir unsurdur.

İşte o şans kötü de iyi de sizi bulabilir.

Son dönemde ülkemizde dış kaynaklı güçlerin manipülasyonlarıyla döviz kurlarında ciddi anlamda TL karşısında büyük bir yükseliş yaşandı. Dahası bu durum döviz yönünden borçlu olanları adeta yaktı. Sonrasında ise, piyasalar açısından da fiyatlardaki artışlara bağlı olarak bir daralma yaşandı. İç piyasa da bundan nasibini aldı.

İster yeni bir girişimci olun ister iş adamı, işletme olarak zayıf bir dönemde yakalandıysanız bu piyasada işiniz zor. Peki nerede hatta yaptınız? Belki hiçbir yerde ama işte kötü şans sizi buldu.

Ancak bir durum var ki, o daha vahim. Bile bile bir firmayı, ticaret adamını kötüleme, kamuoyunda bir kişinin ve işletmenin itibarıyla oynama. Kirli, doğru olmayan bilgilerle insanların kafasını karıştırıp sözde ticari olarak rant sağlayacağını sanan ülkemizde onlarca kişi var. Yazık…

Ülkemizde çok sayıda ticaret erbabı birisinin zor duruma düşmesinden zevk alan söylemlerde bulunabiliyor. Hatta bu durum öyle bir hal alıyor ki, “Battı, iflas etti” gibi karalama kampanyalarına kadar varabiliyor.

Denizli’de maalesef son dönemde böylesi bir ortam hakim. Yasal haklarını kullanarak bazı firmalar doğaldır, ayakta kalma adına iflas erteleme olarak bilinen konkordato için mahkemeye başvuru yapmıştı. İnceleme sürecinin ardından kimi firmaya mahkeme, belli bir tarihi sürecini içinde barındıran konkordato hakkını vermişti. Kimisine ise vermedi.  Dışında bazı firmalarda işletmelerinin kepengini kapatmıştı. Bu da çok doğal, olabilir. Hayat böyle bir şey…

Herkesin kendisine göre sıkıntısı vardır ama; öyle yada böyle çalışmalarına devam eden, istihdam yaratan, ülke ekonomisine üretimleriyle katkı koyan firmalara da ‘Çamur at izi kalsın’ mantığı güdülüyor ne yazık ki. Ne kadar acı ve ekonomimiz açısından sıkıntılı bir durum. Bu durumun canlı bir örneği şehrimizde yaşandı…

Yine iç durumunu bilemem ama kendisi üzerinden yapılan ‘Battı’ söylemlerine dayanamayan bir tekstil firması DEHA20 gazetesine ilan vererek durum karşısında tepkisini dile getirip, batmadığını kamuoyuna duyurmaya çalışıyor. Üretimle, istihdamla uğraşacağı yerde çıkartılan dedikodular karşısında yoktan yere kendini aklamak için emek harcıyor.

‘Ticarette çelik gibi sinirlere hakim olmak gerekir’demiştim. ‘Ticarette akıllı olmak, anlık bir durumda doğru kararı verebilmek zaruridir’ demiştim. Şansında önemine vurgu yapmıştım. Eeee… Peki kara propagandaya, yalana karşı ne yapsın bu insanlar. Şunu herkes iyi bilmeli ki, bu gemide hep beraberiz. Yaşayalım, yaşatalım ki, gelecek nesillere güçlü bir Türkiye bırakalım.