Dolu dolu yayınlara talep olmayışından mı programların içi boşaltıldı? Yoksa; içi kof yayınlar, allanıp pullanıp, altın tepside sunulduğu için mi rağbet arttı?

Reyting savaşlarında zirveye oturanları besleyen halk, kaybeden tarafın kendisi olduğunu anlayamadı mı?

İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıramama huyumuz; Talep yoksa arz’ın da olmayacağını idrak etmekte bizi zorladı mı?

Oysa sunulanla yetinmek zorunda kaldığımız “Tek kanallı” dönemler çoktan kapanmıştı ve yüzlerce seçenek elimizin altındaydı!

Fakat kime sorsanız; Vahşi yaşam belgeselleriyle doğayı anlayıp, bilimsel ve teknolojik gelişmelerle ufkunu aydınlatmaktaydı...

Öyleyse; Boş teneke gibi tıngırdayan programlara, kim prim yaptırdı?

Gelin kaynana çatışmasına çözüm getiren uzmanlar göz ardı edilirken, “Dayanışma bahane rekabet şahane” diyen kanallar, iki ezeli rakibi karşı karşıya getirdi!

İçinde patlayan volkanları, kocasına püsküren gelin ile şikayetlerini oğluna havale eden kayınvalidenin, maharetlerinden çok atışmaları bizi ekranlara kilitledi! Veee büyüğüne saygı, küçüğüne sevgi, hepten “Hiç” edildi!

Yemeklerden ziyade, birbirini yiyenlerin yarıştığı programlar ezberlerimizi değiştirdi. Artık “Misafir bulduğunu değil umduğunu” yemeliydi!

İki lokma aldıktan sonra çöpe giden tabaklarla da emeğe hürmet yerle yeksan edildi!

Peki ya “Artıkların sokak hayvanlarına verildiği” yalanı, bizi ikna etti mi?

Hangi köpek acılı ezme yiyecekti? Ya da hangi kedi kaşık salata severdi?

Ve kaçınılmaz son. İsraf gözler önüne serildi!

Sözde, yeteneklerin sergilendiği yayınlarda en çok çaçaronluğun sevildiğini anlayan patronlar, her oyuncunun rolünü önceden belirledi. Faydalı bilgiye ne hacet,beynimizin uyuşması daha elzemdi!!

Hâl böyle olunca; Kel başa şimşir tarak mevzular halka servis edildi.

Sıradan günlerde makul ücretler verilen  topuzun  “Gelin başı” olunca el yakmasına şaşırmayanlar,saç tarama sanatçısının,laf yetiştirme sanatını daha iyi icra edişini şaşkınlıkla izledi!!!

Peki bunlar olurken aklımız nerdeydi? Talebin büyüklüğüne göre arzı coşturan medya, hep mi günah keçisiydi?

Kültür sanat içerikleri  karaborsaya düşmemişti ama sanki algılarımız, kara bir deliğe sürüklenmişti!!!