-Slm,nbr (selam,naber)

+iii u (iyi,sen ?)

Daha ilk sözcüklerinde sesli harflerini çaldığımız sohbetler, konuşa konuşa anlaşan insanoğlunun sesini kısmak değil miydi ?

Madem bir duygu, bir emojiye sığacak kadar küçüktü; O büyük aşkı yüreğini darlayan şairler,neden onca dil döktü ?

“Bir bahar akşamı rastladım size” diyen dizeler, ne zaman “Allah belanı versin” ile kirlendi  ?

Bir yastıkta kocayan aşklar, ne ara yastık savaşlarına dönüştü ?

Kolu kırılınca yen içinde iyileşen acılar, hangi vakit kaynayan sohbetlere eklendi ?

Eskiden gül cemâli için pencerelerde beklenen sevgili, şimdi geç gelmiş bir mesajın solmuş gülü değil miydi ?

Vuslata eremeyen Ferhat, dağları delerken, aklından bir an ayrılığı geçirdi mi ?

Mecnun’un çölleri aştığı sevdalardan, sanal engelleri aşamayan sevdalılar türettik

Veeee tükendik......

İçi boşalmış duygulara, doludizgin aşk dedik..

Nazlı güzele kaprisi,

Yüzümüze gülene, basit’i etiketledik...

Emek vermeyi, boşvermeye yükledik...

Sabretmeyi, vazgeçmeye yeğledik...

 Sonra da geçmişe baktık ve hep eskilere imrendik...

Oysa geçmiş mazi,gelecek ise zayi oldu !!!!