Hayatta genelde baktığımızda rutinin dışına çıkan ve fark yaratan kişiler konuşulur. İşte bende bugün insan sevgisini aşılayan, iyilik kavramını düşündüren iki kişiden ve içimizi ısıtan hikayelerinden bahsetmek, biraz bu iyilik durumuna dikkat çekmek istiyorum…


Yolcuları otobüs beklerken üşümesin diye ya da trafikten dolayı geç kalacağı durumları haber vermek için kurduğu bir whatsapp grubundan onlara haber veren İstanbul’da işini aşkla yapan otobüs şoförü 57 yaşındaki Hikmet Yılmaz. Hikmet amca yolcularının doğum günlerinde onlara şirin sürprizler yapmayı da unutmuyor. Tabii ki bu davranışı da aynı şekilde karşılık buluyor ve yolcular da ona aynı sürprizleri yapmaktan geri kalmıyor.


Bir başka alkışlanması gereken ve birçok hayat kurtaran örnek bir davranış hikayesi de İngiltere’den. 18 yaşındaki Paige Hunter, Sunderland’in Wearmouth Köprüsü’ne astığı 40’tan fazla not ile 6 kişiyi intihardan vazgeçirdi.


Hepimizin hayatında kötü zamanlar vardır. İnsan hayatı hep söylerim inişler ve çıkışlardan oluşan bir yol misali. Dolayısıyla her şey kötü gidiyor gibi algıladığımız ve içinden çıkamayacağımıza inandığımız zamanlarda intihar düşünülebiliyor. Aslında farkına varabilsek ki her şey algımızdan ibaret. Düşünün aynı olay iki kişinin de başına geliyor ama verdikleri tepkiler birbirinden farklı oluyor. Biri mahvolduğunu düşünüp dertlenirken bir diğeri sakin şekilde karşılayarak dertlenmeden çözüme odaklanıyor. Yani aslında her şey bizim algımızda nereye odaklanırsak ‘iyi’ ya da ‘kötü’ o duyguyu büyütüyoruz içimizde. O yüzden bakış açımızı hep ‘iyi’ ye odaklar ve olayın hep kötü taraflarını değil de iyi hangi tarafı var ya da hayatımızda ‘iyi ki’ diyebileceğimiz neler var diye bakabilirsek aslında hayatımız belki de Dünya’nın hiç bilmediğimiz bir yerinde ki kişiye göre çok daha iyidir.


Son yıllarda depresyon, anksiyete bozukluğu, hatta intihar vakaları o kadar arttı ki. Belki de bunda artık teknoloji çağı ile birlikte herkesin hayatından her şeyden anında haberdar olmak, hep bir kıyaslama halinde kalmak ve tüketim toplumları haline gelmemizle birlikte her şeyi hatta sevgiyi, dostluğu dahi çok çabuk tüketmemiz sonucu sürekli bir tatminsizlik duygusu yaşamamız en büyük etkendir. Ama hep hayatımızda ki eksikliklere değil de fazlalıklara odaklansak ve kendimizin artılarını düşünsek yani işe önce kendimizi sevmekten başlasak, sanki hayatımız çok daha keyifli ve değerli bir hale gelmez mi?


Örneğin, sağlığımız yerinde ama başka problemlerimiz var hayatımızda, karşımızda da yıllarca sağlık sorunu nedeniyle ömrünü hastanelerde yatmakla geçiren biri var. Hayatı hep kısıtlamalarla geçmiş birisi. Onun hayat öyküsünü öğrendiğimizde sanırım dertlerimizden çok sağlığımıza odaklanırız değil mi? 10 dk önce şanssız olduğumuzu düşünürken bir anda ne kadar şanslı olduğumuzu düşünmeye başlarız. Çünkü odak noktamız değişmiştir. İşte neye odaklanırsak hayatımızda onu büyütürüz. Yani ya artılarımıza ya da eksiklerimize odaklanacağız. Seçim bizlerin…


İşte kimileri de otobüs şoförü Hikmet amca ve öğrenci Paige Hunte gibi odak noktalarını değiştirip hem kendi hayatlarını güzelleştirirken hem de başkalarının hayatlarını güzelleştirmeye çalışan örnek nadir kişilerden. Düşünsenize otobüsünüzün ton ton şoför amcası size üşümeyin diye önceden haber veriyor ve doğum gününüzü kutluyor. Ya da bunalıp intiharı düşündüğünüz bir dönemde hiç tanımadığınız bir kişinin “Her şey daha iyi olacak, lütfen dayan”, “Yalnız değilsin” notları ile karşılaşıyorsun ve intihardan vazgeçiyorsun.


Keşke herkes empati kurabilmeyi alışkanlık edinebilse ve başkalarının hayatında bir fark yaratabilmek, iyi hale getirebilmek için küçük de olsa bir şeyler yapsa. Çünkü iyi hareket iyiyi, kötü hareket kötüyü doğurur ve çoğaltır. Hayatımızın hep iyiliklerden oluşması dileğiyle…