PAÜ Hastanesi Psikiyatri AD. Öğretim Üyesi Doç Dr Ayşe Nur İnci Kenar, konuyla ilgili açıklamalarda bulunarak tedavi edilmemesi durumda yaşanabilecek sorunları şöyle anlattı; “Erişkin dönemde dikkatin kolay dağılması ve dikkatin sürdürülmesinde güçlük en önde gelen belirtidir. Bu kişiler yaşamlarında genellikle başarısız olurlar. Çünkü yapacağı işleri hatırlamada, zamanı ayarlamada, plan yapmakta, başladıkları işi bitirmekte ve işlerini düzenlemekte zorluk çekerler. Hiperaktivite eğer halen mevcutsa çocukluktakinden en önemli farkı daha amaca yönelik bir hal almasıdır. Ayakta çalıştıkları, aynı anda pek çok işi yürüttükleri, etkin oldukları işlerde çalışabilirler ve buna rağmen yakınmaları sürebilir. Erişkinlikte hiperaktivitede daha çok kendini iç huzursuzluk olarak gösterir. Uzun süre oturması gereken durumlardan kaçınma, çok konuşma, aşırı spor yapma, iç huzursuzluğu gidermek için alkol-madde kullanma ile sonuçlanabilir. Erişkin DEHB’de görülen dürtüsellik düşük engellenme eşiği ile ilgilidir ve olgunlaşamamayla sonuçlanır. Çocuklukta görülen dürtüsel davranışlar, erişkinlerde kendisini; öfke kontrol güçlüğü, çocuklarına tahammülsüzlük, yeni bir iş bulmadan aniden işini bırakma, gereksiz ve düşünmeden para harcama, ilişkilerini kolayca bitirme, uygunsuz cinsel davranışlar, trafik kurallarına uymada zorluk (aşırı hız yapma, alkollü araç kullanma, kırmızı ışıkta geçme vb) şeklinde gösterir. Erişkin dönemde görülen dürtüsel davranışların sonuçları daha önemlidir. Sık iş değiştirme, aile içi şiddet, evlilik sorunları, ebeveynlikte tutarsız davranışlar, alkol-madde bağımlılığı, erken yaşta gebelik, adli sorunlar (daha sık trafik cezası, mahkeme, hapse girme vb), olumsuz sosyal ilişkiler gibi sonuçlara yol açabilir” dedi.

“Zaman Yönetimi Çoğunlukla Bozulmuştur”

Kenar, “Eşleri çoğunlukla DEHB’lilerin ardını toplamaktan ve eşlerine ebeveynlik yapmaktan yakınırlar ve evlilik sorunlarını çok yaşarlar. Bu kişilerde dikkat sorunları ve dürtüselliğe bağlı kaza ve yaralanmalar topluma göre daha sık görülmektedir. Erişkin DEHB’lilerde zamanın yönetimi çoğunlukla bozulmuştur. Bu da anı yaşamalarına neden olmaktadır. Bu kişilerin devam eden arkadaşlıkları azdır ve sosyal izolasyonla sonuçlanabilir. Oyun oynarken kurallara uymakta güçlük çekerler, sosyal olarak reddedildiklerinde sözel ve fiziksel saldırganlık görülebilir. Doğru olanı yapmak, yanlış olanı yapmamak ve ne yapacağını bilmek ile ilgili sorunları sık yaşarlar. DEHB’li erişkinlerde, kendini üzgün, sabırsız, öfkeli hissetme, duygularını kontrol etmekte güçlük, mevcut durum ve koşullarla orantısız derecede aşırı davranışlar sergileme de sık görülür. DEHB’li erişkinlerin sık yakındıkları durumlardan
biri de yakın bellekle ilgili sorunlardır. Bu nedenle, isimleri ve tarifleri hatırlamada, bilgileri saklamada, rakamlarla zihinsel işlem yapmada zorluk yaşadıklarından yakınırlar” diye konuştu.


Kenar, “Evlilik yaşantısında yaşanan problemler ise; aldatma, haz eksenli yaşama, sorumluluklarını üstlenmeme, kolaya kaçma, sürekli haklı çıkma gayretleri, maymun iştahlılık, söz verip yapmama, alkol madde düşkünlüğü, normal olmayan çok aşırı sigara içiciliği (sabah kalkar kalkmaz sigarayla güne başlama gibi), kumar, internet, tv düşkünlüğü, işte sebat edememe, sık iş veya iş yeri değiştirme, para biriktirememe, saçma yatırım kararları, ani kararla iş değiştirme, zorluklardan çabuk yılma, düşünceleri tavırlarından çok hızlı olması ve hayalciliktir. Sayılan özelliklerden bir tanesinin bile olması sadece evlilik ilişkisi için değil tüm yaşamını ilgilendiren ilişkiler açısından yük getirir. Özellikle evlilik yaşantısını ne kadar olumsuz etki edebileceğini herkes tahmin edebilir. Bu kişiler yaşadıkları bu sorunlar nedeniyle sıklıkla DEHB’den kaynaklandığını bilmeden başvuru yapmakta ve süreçte yapılan değerlendirmeler sonrasında DEHB olduklarını ve bu özelliklerinin kaynağının DEHB olduğunu sonradan öğrenmektedirler. Ayrıca DEHB’li bireyler bu özelliklerini kabullenme güçlüğü de yaşamaktadırlar” diye ifade etti.

Doç. Dr. Ayşe Nur İnci Kenar genel işlevselliği ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bu bozukluğun, tedaviyle düzelme oranının yüksek olduğunu ve tedavi edilmesinin büyük önem taşıdığını belirterek erken tanının önemini bir kez daha vurguladı.