Günümüzde yüze dökülen kaküller,rönesans döneminde güzellikle örtüşmez,traş edilirdi...

Yine aynı dönemde yolunan kirpikler şimdilerin yelpaze müjganlarına ( kirpiklerine) tercih edilirdi...

Zamanın ressamları,zamane güzellerinin kaslı baldır ve ince bellerini,dönemin tablolarında,etine dolgun bedenlerde ayva göbekler olarak tasvir etti..

Yüz yıl öncesine kadar,makbul  olan kadın; “Pembe beyaz”iken,artık “bronz tenli” diye tarif edilecekti..

Makyaj yapmanın yasaklandığı ülkelerde bile,güzelliklerinden taviz vermeyen kadınlar,bir dönem kırmızı görünmesi için  dudaklarını ısırırken,yanaklarını çimdiklemeyi ihmal etmedi...

Hatta seksi görünmek uğruna,gözlerine zararlı bitkilerin özütlerini damlatmaktan çekinmedi...

Tarihi Mısır’a kadar dayanan makyajın,hastalıklardan koruduğu inancı hakimdi.Bu İnanç  feshedilse de hasta ve solgun görüntüyü kamufle ettiği kesindi..

Nasıl sanayi devriminden sonra,ustanın maharetini sergilediği,el emeği benzersiz eserler,yerini fabrikasyon ve tek tip ürünlere bıraktıysa,zamanla güzellik de müdahalelerin artmasıyla,nadideliğini yitirdi..

Bir zamanlar,her köşebaşının kozmetik dükkanı olmadığı,annelerimizin bir tek ruju çok amaçlı kullanıp,yanaklarını da allandırdıkları,envai çeşit cilt bakım setlerinin tanıtılmadığı,yurtdışına çıkıp alacak imkana sahip kişilerin yada ünlü ve zengin olanların  alabileceğinin kanıksandığı yıllarda, bir Marilyn Monroe yada Türkan Şoray olmak,hayranlık  ve hayalden öteye geçemezdi.

Televizyon ve beyazperde dışında göremediğimiz ünlüleri ,perdelerin sonuna kadar kalktığı sanal ortamlarda,zihnimize perde inecek kadar izlemek artık mümkündü...

Peki sonra Ne oldu ?

“Maydanozlu köftenin yanına Ne yakışır” diye düşünen kadınlar “Bu köfte dudaklar bana da yakışır mı?” diye düşünür oldu...

El değmemiş sanılan,Yeşilçam güzellerinin,bıçak altına yatmadan önceki hallerini afişe eden mecralar “ Çirkin kadın yoktur,estetiksiz kadın vardır” diye düşündürdü...

Sadece kadınlar mı ?Bir zamanlar,saklayamadığı göbeğine “Türk kası” ismini veren   erkekler  de sahte baklavaların tadına varmak istedi ve emeksiz de yemek olur dedi...

Bu algıların üzerine reklam,dizi,film ve manşet resimleri eklenince,yeni yüzlere kavuşmak için reşit olmak bile beklenmedi...

Merdiven altı işlemlerin cazipliği ise hayal olan estetiği ünlü ve zengin olanların tekelinden alıp,elden ele oyuncak etti..

Hatta tektipçi zihniyetin iliklerimize kadar işlemesi,benzemek istenilen ünlünün fotoğrafıyla doktor doktor gezdirdi...

Şekilciliğin ve özentinin zirve yaptığı günümüzde,taklitler aslı gibi olmasa da suretler çoğalmaya devam edecekti...