Yeni yılın getireceklerinden korkmak yerine karşılayacağımız güzelliklerle heyecanlanalım demek adet olmuş. Ama zaman algımızın bile olması gerekenden kat kat hızlı geçtiğinin bilimsel olarak açıklandığı bu günlerde mutluluğun bir dilim çikolataya sığdırılmış olması affedilemez.
Mutluluk evrensel ise dünya üzerinde herkesin bu mutluluktan eşit derecede pay alması gerekirken demeyeceğim onun yerine mutluluk bugüne kadar nasıl evrim geçirmiş ona bakalım.
Sevgili antik çağcılar; Sokrates, mutluluğun kendini bilmekle başladığını; Platon, ruhun uyumu olduğunu; Aristoteles, bir yaşam biçimi olduğunu,
Hellenistik dönemciler; Stoacılar, kontrol edemediğini kabullenmek
Orta çağcılar; malumunuz, ilahi mutluluk
Modernciler; Bentham, en çok sayıda insana en çok haz; Descartes, tutkuların akılla yönetilmesi.
Varoluşcular; Sartre, hazır verilmez yaratılır; Nietzsche, anlamın asıl önemli olduğunu
Gelmek istediğim noktaya geldik.
Çağdaşcılar, Erich Fromm ise mutluluğun sahip olmakta değil, olmakta olduğunu, sevmek, üretmek ve paylaşmak mutluluğun ta kendisidir demiştir.
Derdim aforizma yapmak değil elbette. Derdim mutluluğun bize vermek istedikleri değil bizim tamamlayabildiğimiz şeyler olduğunu naçizane hatırlatmak.
Her ne kadar sabrın sabırsızlandığı, mahremiyetin ayıp olduğu, kısalan cümleler, kelimeler ile doğru kavramının dönüşebildiği bir yılı geride bırakırken; kalabalıklar içinde bile yalnızlaşan insanlar ordusunun artacağı, hiç kalp kırmayan chatGPT dostluklarının kalıcı olacağı bir yılı karşılıyoruz.
Ne olursa olsun top yuvarlanırken mutlaka bir düzlük bulup nefes alacaktır. Kendimizi aramaktan vazgeçmediğimiz sürece hep bir umut olacaktır.
Mutlu yıllar.