CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle yayımladığı mesajında, “Bilindiği üzere 5 Haziran 1972 yılından bu yana Birleşmiş Milletler tarafından alınan karar ile  ‘Dünya Çevre Günü’ olarak kutlanıyor. Korona virüsü salgınında Dünya çevre gününü kutlarken, ülkemizde bizler üzülerek ifade etmek isterim ki salgın sürecinde artarak devam eden doğa hakları ihlalleriyle mücadele etmek zorunda bırakılıyoruz. Salgın nedeniyle vatandaşlarımıza evde kal çağrıları yapılırken ve vatandaşlarımız salgınla baş etmeye çalışırken yandaşlara Kanal İstanbul gibi maskeli ihalelere hız verilişine, doğal SİT alanlarını beton ormanları haline getirecek yönetmelik değişikliklerine, Türkiyenin Maldivleri olarak bilinen Salda Gölümüzün çıplak ayakla basmaya kıyamadığımız  kumlarına kepçe ve kamyonları ile saldırlışına, Kirazlıyayla’da ağaçları, nefes alacak toprakları ve suları için direnen kadınlarımızın çığlığına kulaklarını tıkayan, hatta şirketin vatandaştan koruma anlayışına üzülerek tanıklık ettik. Kahramanmaraş’ta Afşin C Termik Santrali’ne, kanserden can çekişen Eskişehir Kaymaz’daki maden firmasının atık depolama sahasına kapasite artışı projesine, Aydın Kızılcaköy’de JES projesine ÇED Olumlu kararı verildi. Halka evde kal, sağlıklı ol denirken, ilan yapılmadan İnceleme ve Değerlendirme Kurulu toplantıları yapıldı. Denizli Avdan Termik Santral projesi Nihai ÇED raporu yurttaşların görüşüne açıldı. Vatandaşlarımız yurttaşlık hakkını kullandı ve itiraz dilekçelerini yetkili makamlara iletti, tüm Denizli tarım alanlarının ortasına, halk sağlığını hiçe sayarak kurulmaya çalışılan termik santral projesine karşı duruşunu gösterdi, kenetlendi ve bugün nihayet bu haklı mücadelenin ve ortak itirazların sonucunda kazanan Denizli oldu, kazanan yaşam alanlarımız oldu.  Ülkemizin her yerinde doğanın haklarının mücadelesini veren, havamıza, suyumuza, topraklarımıza, ormanlarımıza salgına rağmen sahip çıkma mücadelesi veren tüm vatandaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum” dedi.

Giderek su fakiri olan bir ülke durumuna gelmekte olduğumuzu söyleyen Karaca, “Bu nedenle sulak alanların ve su varlığımızın korunmasını, ayrım gözetmeksizin herkesin ücretsiz, güvenilir suya erişimini yasal güvenceye kavuşturacak Su Kanunu derhal yasallaştırmalıdır. Ancak tek akılla değil, sivil toplum, ilgili meslek odaları ve bilim insanlarının da içinde olacağı ortak akılla yasallaştırılmalıdır. İklim krizine karşı tüm canlılar için en temel hak olan yaşam hakkını savunacak tarihsel sorumluluk ve iklim borcu prensiplerini içeren bir İklim Yasası hazırlanmalı ve yasallaşması sağlanmalıdır. Yeni yeşil anlaşmayı ülkemiz koşullarıyla ele alarak, fosil yakıtlardan yani kömürlü termik santrallerden enerji üretme anlayışından bir takvim dahilinde tamamen vazgeçilmelidir. Temiz, erişilebilir enerji kaynaklarına geçiş sağlayacak adil geçiş eylem planları hazırlanmalıdır. Yenilenebilir enerji yatırımlarının teşvik edilerek yaygınlaştırılması, ihtiyaç fazlası oluşacak enerjinin dar gelirli vatandaşlarımıza, enerji maliyeti altında ezilen esnaf ve işletmelere uygun koşullarda, dayanışma ağları oluşturarak ulaştırılması sağlanmalıdır. Enerji üretiminde adil Dönüşüm nedeniyle işlerini kaybeden işçilerimizin, emekçilerimizin yaşamlarını idame ettirebilmeleri için ekolojik tarım, katma değeri yüksek, çevreci bir yaklaşımla ürünler üretilmesini sağlayacak kalkınma planları ile kamu teşvikleri oluşturup, oluşacak yeni istihdam alanlarında bu emekçilerimizin öncelikli istihdam hakkı sağlayacak yasal güvenceler yaratılmalıdır. Gelişmiş ülkelerde en az 1 yılda tamamlanabilen ancak ülkemizde maalesef bazen 1 ay, bazen de daha kısa zamanda yürütülen ÇED süreçlerini ve bu süreçlerdeki halkın katılımı toplantıları “pilav günü” olmaktan çıkartılıp, birlikte karar alma sürecine dönüştürülmelidir. Ayrıca Çevre Etki değerlendirmenin yanında Sağlık Etki Değerlendirme, sosyal ve kümülatif etki değerlendirme süreçlerini de yasal koşullara bağlayarak, daha etkin bir sürece dönüştürülmesi, doğaya, yaşam alanlarına olumsuz etki eden projelerin faaliyete geçirilmesine izin verilmeyeceği bir yasal düzenleme derhal hayata geçirilmelidir. Ayrıca Anayasal güvence altında olan sağlıklı çevrede yaşam hakkının ihlali nedeniyle haklarını yargıda aramak zorunda bırakılan vatandaşlarımızın ağır yargı masrafları nedeniyle bu haklarını kullanmaktan vazgeçmelerinin önüne geçilmesi, yaşam hakkının kamusal bir hak olması nedeniyle çevre davalarının yargı harç ve masraflarından muaf tutulmasına ilişkin yasal düzenleme gecikmeden TBMM görüşülmelidir. Kentlerimizi beton ormanına çevirme politikalarından kurtarıp, güvenli gıdaya erişimin merkezleri haline getirmek mümkündür. Salgın ve kriz dönemlerinde daha da büyüyecek olan güvenli gıdaya erişim sorunun önlenmesi adına  kırsalın ve kentlerin tarımsal kalkınma alanları haline getirilmesi için planlamalar yapılmalıdır. Ekosistemin paydaşı olan hayvan dostlarımız için komisyon raporundaki önerilerimizi içeren hayvan hakları yasası acilen TBMM Genel Kurulu’na gelmeli ve yasallaşmalıdır” dedi.