Bir anne, iştah problemi olan çocuğunu “Uzattığı lokmayı yemeyen oyuncak ayının kafasına vurarak” terbiye etti.

Bir de zafer kazanmış ya da bütün annelere örnek teşkil edecek bir hareket sergilemiş gibi, bunu kayda alıp yayınlamakta mahsur görmedi. Annenin oyuncak ayıya indirdiği her darbe işe yaradı. Çocuk “Yemeğimi yemezsem; Başıma bunlar gelir” korkusuyla yedi,yedi,yedi... Serpildi ve büyüdü. Beynine balyoz darbesiyle kazınan “Şiddetin gücünü” oyuncak ayıya gerek duymadan direkt, yemeğini yemeyen canlı bebeğinde uyguladı. Ve bu kuşaklar boyu devam etti...

Öğretmen, anlattıklarını dinlemeyen çocuğu fark etti... Ona bir ders vermek için tahtaya kaldırdı ve problemi çözmesini istedi. Çocuk utana sıkıla, yalan yanlış bir şeyler karaladı. Öğretmen konuşmak, uyarmak, yönlendirmek, için uğraşmadı. Çünkü “kulağını çekmek” en etkili yöntemdi...

Çocuğun kızaran kulağındaki acısı birkaç saat sonra geçti. Ama belleğine gizlenen ceza yöntemini yıllar sonra, karnesinde zayıf getiren çocuğunda hatırladı. “Belki baba olarak kulağını çekip, hatta daha etkili olsun diye üzerine birkaç da tokat atarsam işlem tamam olacak” diye düşündü ve öyle de yaptı. Her şey onun iyiliği içindi sonuçta. Ve hasbelkader çocuk bir gün öğretmen oldu. Oldu da; Aldığı eğitimi, babasından öğrendiği Alternatif yöntemlerle harmanlamayı da unutmadı !!!

Başka bir baba ise hasbelkader bile okuyamayan çocuğunu, bari meslek öğrensin diye tamirciye çırak olarak verdi. Verirken de; eti senin, kemiği benim demeyi ihmal etmedi. Babadan icazet alan usta, döve döve öğretti mesleği çocuğa. Çocuk büyüdü işinin ehli oldu. Ama karısının ve çocuklarının kalplerini kırdığında asla tamir edemedi !!!

Televizyon açıktı ve ev halkı film’e odaklanmıştı. Esas oğlan sevdiği kadına, ıssız bir yerde tecavüz etti. Evin küçük oğlu bunu kafasına kazıdı. Seven erkeğin, sevdiği kadına her şeyi yapmaya hakkı var diye düşündü. Nihayet; şiddeti mutlu sona bağlayan film bitti. Aile “Ne tutkulu aşktı beee” diyerek televizyonu kapattı. Ve bu olaydan yıllar sonra bir genç kızın hayatı karardı !!!

Adam koltuğa yayılmış; haberlerden gündemi yakalıyordu. Sadece kravat taktığı için iyi halden indirim alan suçlunun suratına, tiksinerek baktı. Adalet sistemine karşı sarsılan İnancıyla zapping yaptı. Az sonra “kendi adaletini sağlayanların coştuğu, mermilerin havada uçuştuğu” dizisi duygularını kamçıladı. Rol icabı yargı dağıtan bıçkın delikanlıya bir tezahürat savurdu.

-Helall beee,eline sağlık..Kazığa oturtacaksın bunları...Mermi manyağı yapacaksın !!!

Ve bir gün  adam manşetlerin öznesi oldu!!!

Yaşlı adam çocuklarına babalık vazifesini yerine getirmiş olmanın gururunu yaşıyordu... 4 oğlu bir kızı vardı. Ve kızı hariç her birinin başını sokacağı bir ev almıştı...Kızı aklına bile gelmemişti...Ne de olsa; eloğlunun malı olmuştu...Dövse de sövse de evini bırakıp gelmezdi...Gelemezdi !!! Gelemedi de!!!

 Ekonomik, fiziksel, psikolojik, siyasi, kurumsal, kültürel vs...

Hepsi de yanına şiddet kelimesi eklendiğinde çirkinleşti. Yanyana yazıldıklarında ya bir yaşam söndürdüler ya da yaşarken öldürdüler...