Yaşadığımız toplumda, aile içi şiddet, çocuklara ve hayvanlara karşı şiddet ve istismar korkutucu boyutlara ulaşmışken, ahlaki değerlerimiz ise hepsinin üstüne tüy diken büyük bir erezyon yaşıyor.

Ahlaki çöküntü, bireylerin veya toplumların ahlaki değerlerinde zayıflama ve yozlaşma yaşanması durumunu ifade eder.

Son yıllarda öncelikle aile yapısının kopma noktasına gelmesi, toplumda paylaşım ve yardımlaşma gibi değerlerin gün geçtikçe azalması ve bireysel çıkarların ön planda tutulması, adalet ve dürüstlük ilkesinin göz ardı edilmesi, bazı TV dizilerinde enseste çanak tutan görüntüler v.b gibi durumlarla ahlak yapısında büyük bozulma ve tahribat olduğunu hep birlikte görür olduk.

Öte yandan ekonomik eşitsizlikler, eğitim sisteminde yaşanan eksiklikler, teknolojinin yanlış kullanımı, ülkemizde ne yazıktır ki ahlaki değerlerde de çöküş yaşanmasına neden oluyor.

Bu durumlar ise aile içinde ve toplumda saygı, sevgi, maneviyat duygusu, dostluk, yardımseverlik, şefkat, merhamet, alçakgönüllülük gibi ahlaki kavramlarımızın yok olup gitmesine ve yozlaşmaya neden oluyor.

TV kanallarındaki haber ve programlarda, sosyal medyada her gün farklı bir şeklini görüp duyduğumuz :

“--18 yaşında ki genç kız 70’lik dedeyle kaçtı.

--İmam nikahlı yaşadığı eşinin, ilk evliliğinden olan kızını kaçırdı.

--İki elti yufkacıya kaçtı.

--Kızının nişanlısıyla kaçtı.

--Kız kardeşinin sevgilisiyle kaçtı.

Kocasının arkadaşıyla kaçtı.

-- 9 yaşındaki engelli bir çocuk hastane yoğun bakımında cinsel istismara uğradı.

Edep YAHUU!..

Küçücük çocuklara, kadınlara ve hayvanlara yönelik cinsel istismarlar, bizi diğer canlılardan ayıran ahlaki değerlerimizin ayaklar altında kaldığının, ahlaki yapının ar damarının çatladığının da bir göstergesidir bence.

Öte yandan ahlaksız davranışların cezasının da büyük olması gerektiğini düşünenlerdenim.

Öğretmenliği bir uğraş haline getirmiş olan ünlü düşünür Konfüçyüs “İnsanları yasa ve ceza ile yönetirseniz, onlar bir daha yanlış yapmayacaklar, ancak şeref ve utanma duygularına da sahip olmayacaklardır. İnsanları erdemle ve ahlak kuralları ile yönetirseniz, o zaman onlar hem utanma duygusuna sahip olacaklar, hem de doğruyu yapmaya çalışacaklardır” söylemi ile ahlak hakkındaki düşüncesini dile getirmiştir yüz yıllar önce.

O nedenle diyorum ki, toplumu virüs gibi sarıp sarmalayan ahlaki çöküntünün önüne geçmek için ahlak ve değerler eğitiminin erken yaşta başlaması, sağlam aile yapısı ve sosyal dayanışma, adaletin herkes için eşit şekilde işlemesi, medya ve teknolojinin doğru kullanılması, eğitimde eşitlik, ekonomik sıkıntılar bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır. İnsana özgü olan ve insanı diğer canlılardan ayıran bir olgu olan ahlak, davranışlarla ve duygu ile ilgili olup temeli akla ve bilgeliğe dayalıdır. Aynı zamanda vicdan, onur ve erdemle de bir bütün oluşturur. Yani ahlaklı insandan bahsederken onun vicdanlı, onurlu ve erdemli olduğuna da vurgu yapılır. Benzer durumu iş ve meslek hayatına, evlilik kurumuna, siyasete, devlete uyguladığımızda ahlaklı toplum ortaya çıkar.

Ahlaki değerlerimize sahip çıkmamız dileğiyle.

Sağlıcakla kalasınız.