Bir zamanlar sadece aynadaki görüntüsüyle meşgul olan ergen, artık ekranındaki “görüntü” ile tanımlanıyor. 2000’li yıllarla birlikte doğan çocuklar, teknolojiyle iç içe büyüyor; bilgiye, arkadaşlığa, eğlenceye ve hatta kimliklerine dijital platformlar üzerinden ulaşıyorlar. Dolayısıyla bu çocukların ergenlik deneyimi, önceki kuşaklardan belirgin biçimde farklı. Onlara ulaşmak ve onları anlamak ise artık sadece “dinlemek” değil, aynı zamanda dijital dilde konuşmayı bilmekle de mümkün hale geliyor.

Peki ebeveynler, öğretmenler, yetişkinler olarak biz bu yeni nesille nasıl bağ kurabiliriz? Dijital dünyada büyüyen bir çocuğun dünyasına nasıl dahil olabiliriz?

SOSYOLOJİK PENCEREDEN ERGENLİK VE TEKNOLOJİ

Sosyoloji bize şunu öğretir: İnsan, sosyal bir varlıktır ve kimliğini çevresiyle olan ilişkilerinde inşa eder. Ergenlik dönemi ise bireyin “ben kimim?” sorusuna yanıt aradığı, kimlik inşasının en yoğun yaşandığı evredir. Bugünün ergenleri bu soruya artık Instagram’daki profiliyle, YouTube’daki takip sayısıyla ya da bir oyun platformundaki avatarıyla cevap arıyor.

Dijital ortamlar, gençlere aidiyet duygusu sağlarken, aynı zamanda sürekli kıyaslama ve onay arayışını da körüklüyor. Bir yandan “görünür” olmak istiyorlar, diğer yandan kendi iç dünyalarını başkalarından saklıyorlar. İşte bu ikilem, yetişkinlerin anlamakta zorlandığı o “soğuk”, “kapalı”, “bağlantısız” görüntünün ardındaki temel çelişkilerden biridir.

YAKINLIK KURMANIN ANAHTARI: DİNLEMEKTEN FAZLASI

Dijital çağın ergeniyle bağ kurmak için, yalnızca onunla konuşmak yeterli değil; onun dijital evrenine dahil olmak, onu yargılamadan anlamak, onun içindeki sesleri gerçekten duymak gerekir.

1. Dijital Kültüre İlgi Göstermek

Bir ergen size, sevdiği bir Twitch yayıncısından, oynadığı bir oyundan ya da izlediği bir anime dizisinden bahsediyorsa, bu sizinle bağ kurma çabasıdır. Onu susturmak ya da konuyu değiştirmek yerine, o dünyayı tanımaya çalışmak, aranızda köprü kurar. Unutmayın: Onlar için bu içerikler sadece eğlence değil, aidiyetin ve kimliğin bir parçası.

“Bu çocuklar o oyunları neden bu kadar önemsiyor?” sorusunu, “Benim zamanımda biz dışarıda top oynardık” yargısıyla değil, bir araştırmacı merakıyla sormak gerekir.

2. Yargılamadan Anlamaya Çalışmak

Ergen, kim olduğunu bulmaya çalışırken çoğu zaman uçlarda dolaşır. Paylaşımları size anlamsız, abartılı veya riskli gelebilir. Ancak bu dönem, bireyin sınırlarını test ettiği bir gelişim evresidir. Bu süreçte önemli olan, onun duygularını değersizleştirmemek, onu etiketlenmeden dinlemek ve yeri geldiğinde onunla birlikte düşünmektir.

3. Ortak Alanlar Yaratmak

Sosyolojik olarak ortak deneyimler, bağ kurmanın en etkili yollarından biridir. Birlikte dizi izlemek, bir oyun hakkında sohbet etmek ya da teknolojiyi birlikte kullanmak —bu, hem denetim kurmak değil hem de “senin dünyan benim için değerli” demenin pratik yoludur. Bu, sadece bağ kurmak değil, birlikte zamanın anlamını paylaşmak demektir.

4. Kimlik Arayışına Alan Açmak

Dijital çağda ergenler, kendi kimliklerini deneyerek buluyorlar. Kimi zaman farklı giyiniyor, farklı müzikler dinliyor, dijital platformlarda farklı kişilikler deniyor. Bunlar, bastırılması gereken davranışlar değil; kimlik gelişiminin doğal adımlarıdır. Bu alanı tanımak ve buna saygı duymak, sağlıklı bir iletişimin temelidir.

BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR NE DİYOR?

Son yıllarda yapılan birçok araştırma, teknolojiyle büyüyen çocukların, yalnızca bireysel değil, toplumsal ilişki biçimlerinin de değiştiğini gösteriyor. Örneğin:

  • Twenge ve Campbell (2018), sosyal medya kullanımının ergenlerde yalnızlık duygusunu artırabileceğini, ancak aynı zamanda bağlantı kurma ihtiyacını da beslediğini vurgular.
  • danah boyd (2014) ise ergenlerin dijital dünyada “kendi alanlarını kurma” çabasında olduğunu, sosyal medyanın onlar için birer “kamusal ergenlik alanı” sunduğunu söyler.
  • Sherry Turkle (2011) ise teknolojinin bağ kurmayı zorlaştırmadığını, doğru kullanıldığında daha derin bir empati geliştirme potansiyeli sunduğunu belirtir.

Bu bulgular, teknolojiyi şeytanlaştırmak yerine, onunla birlikte nasıl var olunabileceğini tartışmamız gerektiğini gösteriyor.

SONUÇ: EMPATİ, MERAK VE SABIR

Ergenliğe teknolojiyle giren çocuklarla sağlıklı bir bağ kurmak, geçmiş kuşaklardan daha fazla empati, merak ve sabır gerektiriyor. Onların dünyasını anlamaya çalışmak, hem ebeveyn-çocuk ilişkisinin hem de toplumun geleceği açısından belirleyici. Çünkü bu çocuklar sadece ekranlara değil, aynı zamanda yeni bir toplumsallık biçimine doğuyorlar.

Onlarla iletişime geçmenin ilk adımı, dijital dünyalarını küçümsemek yerine, o dünyanın anlamlarını birlikte keşfetmeyi istemekle başlar.