“ Çocuklardan çok şey öğrenebilirsiniz, örneğin sabrınızın sınırı. “ demiş şair.

Oysa toplum olarak öğretmenlerin öğrencilere öğrettiğini düşünürüz. Düşündüğümüzün aksine öğrenmek, karşılıklı bilgi alışverişi sürecinde geçer ve alışveriş sonunda her iki taraf da istediğini almış olur.

Siz çocuklara bilgi aktardığınızı düşünürsünüz fakat süreç içerisinde çocuklar sizlere çok şey öğretir. Örneğin, üzüldüğümüzde bir sarılmayla üzüntünün geçebileceğini, kim ne söyler diye düşünmeden özgürce fikirlerimizi dile getirmeyi ve hayatta her şeyin iyi olduğunu ve kötülerin sadece çizgi filmlerde olduğunu öğretirler.

Kimisi gerçek dünyayı yansıtır kimisi hayal dünyalarını…

Çocuk olmak kadar öğretmen olmakta eğlenceli ve bir o kadar özenli olunması gereken durumdur. Çünkü girdiğin sınıflarda bilgi için bekleyen bir sürü çocuk vardır. Tıpkı su ve güneş ışını bekleyen bitkiler gibi…

Alması gereken suyu ve güneş ışınını aldığında bir bir çiçek açmaya başlar. Eğitim hayatını tamamlayıp mezun olan çocuklar gibi…

Öğretmen bu süreçte hangi duygu ve eylemler içerisinde derseniz.

Öğretmen, her bir çiçeğiyle tek tek ilgilenmek için çaba sarf etmekte.

Doğrusunu aşılamak için mücadele etmekte.

Takıldığı engelli aşarken yanında olmakta ve aştığında o mutluluğunu paylaşmakta.

Uzun lafın kısası çocukları yarına yetiştiren olmakta…

Yarına diyorum çünkü bir çocuk bir iki yılda yetişmiyor. Anne karnından okul öncesine kadar aileden, okulöncesinden üniversite bitimine kadar öğretmen ve aileden öğrendikleriyle bir birey oluyor.

Biz çocuk gelişimcilerin önemi burada başlıyor. Her dokunduğumuz çocuk topluma kazandırılan yarının bireyleri olmakta.

Bu kadar zor, değerli ve bu mesleği severek yapan  tüm meslektaşlarımın 20 mayıs çocuk gelişimciler günü kutlu olsun.

Her dokunduğumuz çiçeklere yaşam olmak ümidiyle...