Türkiye’de eğitim sistemini anlat deseniz, elinize kalem almanıza gerek yok. Bir liseye girin, sıradan bir öğrencinin yüzüne bakın. Ne görüyorsanız, işte o bizim eğitim sistemimiz. Umutsuzluk, yönsüzlük, aidiyetsizlik… Çünkü bu ülkenin gençleri yıllardır tabela okulların, yüzeysel reformların, istatistikle makyajlanmış başarısızlıkların denekleri oldular.
Son yirmi yılda eğitimde bir patlama yaşandı evet — okul patlaması! Neredeyse her mahalleye bir okul düştü. Anadolu Lisesi, meslek lisesi, güzel sanatlar, sosyal bilimler derken; özellikle imam hatip liseleri hızla çoğaldı. Yetmedi, bu modelin fen lisesi versiyonu bile üretildi: imam hatip fen liseleri. Ne güzel değil mi? Her yere okul açtık, sınıf mevcutlarını düşürdük, sıraları boşalttık ama içini doldurmadık. Çocuklar hâlâ aynı kitaplarla, aynı yöntemlerle, aynı köhne müfredatla yüzleşiyor. Hâlâ eğitim, sınavdan ibaret. Hâlâ ezber, hâlâ yarış, hâlâ kaygı.
ÇEŞİTLİLİK Mİ? KARGAŞA MI?
Bugün Türkiye’de tam 17 farklı lise türü var. Anadolu, fen, imam hatip, imam hatip fen, meslek, sosyal bilimler, güzel sanatlar, spor, çok programlı lise derken, tabela kalabalık. Oysa içerik yok. Almanya’ya bakın; sistem basit: akademik yol (Gymnasium), mesleki yol (Hauptschule, Realschule) ve teknik yol. Fransa deseniz aynı: sade, amaca yönelik, denetimli. Bizdeyse her öğrenci bir yön arıyor; ama sistem ona sadece belirsizlik sunuyor. Okul tabelası artıyor, ama niteliğe dair tek bir çivi bile çakılmıyor.
NİTELİK NEREDE?
Eğitimde nitelikten bahsetmek için önce öğretmene bakmamız lazım. Ama bugün atanamayan 500 bine yakın öğretmen varken, derslere ücretli, geçici, yetersiz hazırlıkla giren eğitimcilerle ne bekliyoruz? Atamalar ya yapılmıyor ya da mülakat sisinde kayboluyor. Liyakat yerini sadakate bırakmış. Çocuklara kalansa boş sıralar, anlamadığı konular ve umut kırıkları.
ONLİNE EĞİTİM VE YAYIN ÇÖPÜ
Pandemi sonrası “eğitim teknolojisi” adı altında büyük bir pazar oluştu. YouTube kanallarında video çözenler, PDF satanlar, deneme yazanlar… Eğitimi ticarete, öğretmenliği reklama dönüştüren bir çarpık düzende yaşıyoruz. O kadar çok “online eğitim platformu” var ki artık hangisi kaliteli, hangisi çöp belli değil. Hepsi serbest, hepsi denetimsiz. Çocuklar ekran başında tükeniyorlar .
MÜFREDAT DEĞİŞMESE DE RUH DEĞİŞTİ
Yeni nesil sorular diyerek öğrencileri soyut mantık oyunlarına boğduk. Matematikten nefret ettirdik, Türkçe’yi felsefe sınavına çevirdik. Oysa sorun soru tipi değil; sorun müfredatın çağdışı kalması. Kitap okuyan bir gençlik yaratamadık.Okusa da anlamayan bir nesil büyüttük. Çünkü okuduklarının hayatla bir bağı yok.
TEKNOFEST Mİ KURTARIR?
Bilim, inovasyon, üretim dedik. Teknofest’le umutlandık. Ama orada bile “başarı hikâyesi” olan gençlere uzun vadeli destek yerine fotoğraf verildi, tebrik edildi, sonra unutuldu. Katma değer yaratan kaç firma çıktı Teknofest’ten? Pil ürettik diyoruz, ama sanayide kullanılıyor mu? Hayır. Bilimi slogan haline getirip içini boşalttık.
ÖZEL OKULLAR VE DEVLETİN YALNIZLIĞI
Bir diğer büyük yara da özel okullar. İstanbul’daki zincirlerle Anadolu’daki bağımsız özel okullar aynı kefeye kondu. Devlet destek vermedi, teşvik vermedi. Anadolu’da eğitim vermeye çalışan özel okul sahipleri yok sayıldı. Oysa onların tek derdi kaliteli eğitimdi. Bu da devletin ne özeline, ne resmîsine sahip çıkamadığını gösterdi.
ÇÖZÜM ÜÇ BAŞLIKTA: FEN - MESLEK - ANADOLU
Artık bu ülke onlarca lise türüyle uğraşmamalı. Üç temel kulvar yeter: Fen Lisesi (bilim ve akademik yetenek), Meslek Lisesi (pratik ve sanayi uyumu), Anadolu Lisesi (genel kültür ve üniversiteye hazırlık). Gerisi israf, yönsüzlük ve kafa karışıklığı. Her çocuk kendi potansiyeline göre yönlendirilmeli; plansız değil, bilinçli bir sistemle.
VE SON SÖZ: EĞİTİM DEVRİMİ ŞART
Maarif modeli diyorsunuz, açıklayın! Ne var içinde? Hangi okulda uygulanıyor? Hangi öğretmen hazır? Önce öğretmeni dinleyin, sonra sistemi kurun. Çünkü öğretmeni dışlayan, eğitimi çöpe atar. Eğitim devrimi sadece kitapla değil, zihniyetle olur.
Bu ülke eğitimde cumhuriyetçi bir akılla yeniden yola çıkmalı. Atatürk’ün “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” dediği gençliği yeniden inşa etmeden, Türkiye Yüzyılı bir hayalden öteye gidemez.