Denizli’de yaşanan bir olay, vatandaşın gösterdiği refleks günün kahramanını belirledi!

Sabahın erken saatlerinde, Denizli’nin Honaz ilçesi Akdere mevkisinde dumanlar yükseldi. Sessiz bir sabahın içinde, doğanın yüreği yanmaya başlamıştı. Orman; binlerce cana ev sahipliği yapan, nefes aldığımız, serinlediğimiz, huzur bulduğumuz o kutsal yeşil alan, bir kez daha insan eliyle ya da ihmalle alevlere teslim oluyordu. Ama bu kez hikâyenin sonunda umut vardı ! Çünkü bir insan, bir süt toptancısı, vicdanıyla harekete geçti.

Ekrem Eşmeli… Adı belki hiçbir gazete manşetinde büyük puntolarla yer almayacak. Ama onun o sabah gösterdiği refleks, insanlık dersidir. Tankındaki sütü, yani emeğini, kazancını, alın terini, hiç düşünmeden alevlerin üzerine boşalttı. Çünkü o an süt değil, doğa yanıyordu. Ve o biliyordu; bir litre sütü kaybedebilirdi ama bir ağacı, bir canı kaybetmemek için bu bedel ödenmeliydi.

Basınçlı motorla sütü alevlerin üstüne sıktığında, sadece bir yangına değil, umursamazlığa da müdahale ediyordu. O süt, sadece ateşi değil, toplumun “bana ne” duygusunu da biraz olsun söndürdü.

Bir orman; sadece ağaçtan, yapraktan ibaret değildir. O, içinde nefes alan binlerce canlıyla bir yaşam ağıdır. Kuşların sabah ezgisi, sincapların koşturmacası, toprağın serin kokusudur. Her ağacın gövdesinde yılların hikâyesi, her yaprağında oksijenin sessiz mücadelesi vardır.

Bir kıvılcım, bir izmarit, bir cam parçası, bu dev hayatı yok etmeye yeter. Ama bir insanın vicdanı, bazen koca bir ormanı kurtarabilir. Tıpkı Ekrem Eşmeli gibi.

Biz insanlar, çoğu zaman doğayı sahip olduğumuz bir şey gibi görürüz. Oysa sahip değiliz, sadece misafiriz. Ormanların, denizlerin, dağların bize değil, bizim onlara ihtiyacımız var. Her yangın, bize bir kez daha bunu hatırlatır.

Ekrem Eşmeli’nin sütle söndürdüğü yangın, aslında bize söndürmemiz gereken başka yangınları da hatırlatmalı: Umursamazlığın, duyarsızlığın, doğayı ikinci plana atan alışkanlıkların yangınını…

Orman yangınları sadece ağaçları değil, geleceğimizi de yakıyor. Ama her Ekrem Eşmeli, her vicdanlı el, bu karanlık tablonun içindeki umut ışığıdır. Belki de doğayı korumak, büyük kampanyalarla değil, küçük ama yürekli adımlarla mümkündür.

Bugün Honaz’da bir süt tankı, ormanın kaderini değiştirdi.

Yarın belki bir su şişesi, bir ihbar telefonu, bir farkındalık cümlesi değiştirir.

Yeter ki içimizdeki doğa sevgisini kaybetmeyelim.