Son günlerde dolarla yatıp dolarla kalkıyoruz. Çünkü Türkiye; döviz üzerinden ekonomik saldırılarla karşı karşıya. Gözler kurlarda. Rakamlar çıldırmışçasına yükselip, düşüyor. Türk ekonomisine zararı ise tartışılmaz bir gerçek. Başkan Erdoğan ve ekonomi yönetimi; Türk ekonomisini zayıflatmak amacıyla spekülatif gerçekleşen döviz üzerinden yürütülen saldırıları, hamleleri bertaraf etmeye çalışıyor. Peki neden dolar bu denli arttı? Amaç ne?

Bilindiği üzere Türkiye Suriye operasyonuyla Amerika ile karşı karşıya kalmış ancak tavizsiz tutum nedeniyle Amerika işbirliğine mecbur kalmıştı. Bu durum Türk-Amerikan ilişkilerini gerse de Amerika’nın canını da sıktı doğal olarak. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası Amerika’nın FETÖ ele başını iade taleplerini de bin bir bahaneyle kulak arkası etmeye çalışılması da ayrı bir sorun olarak yerinde duruyor.

 Şimdi ise Rahip Brunson krizi yaşanıyor. Türk-Amerikan ilişkilerini gerip sıkıntılı sürece soksa da bu durum, döviz odaklı sıkıntı da ana nedende değil. Sadece Amerika’nın Türkiye’ye yönelik yaptırımlarını hayata geçirip, ülke ekonomisini zayıflatarak küresel pazarda gücünün azaltılması için kullandığı bir argüman. Asıl amaç ekonomik güç. Küreselleşme, dünyayı Amerika egemenliğindeki tek bir pazara indirgemenin bir aracı olarak dayatılmıştı. Ve uzun bir dönem Amerika bundan büyük kazançlarda sağladı. Ancak tabloda değişim başlayınca Amerika düğmeye bastı.

Bilindiği üzere Amerika Başkanı Trump, Rusya, Çin, AB ülkeleri gibi büyük ekonomileri dizginlemek ve ekonomisi giderek gerileyen, büyümesi yavaşlayan Amerika lehine yeni bir küresel pazar yaratmak derdinde. Yani Amerika;  dünyada askeri gücün yanında ekonomik olarak da tek güç olarak kalmak istiyor. Gerileyişi durdurmak istiyor. Trump, Amerika’nın gerileyişinin temel nedenini Avrasya’nın yükselişine yükleyerek, çareyi de bu yükselişi baltalamakta görüyor. AB ülkeleri, Çin başta olmak üzere Rusya, Türkiye, Hindistan, Pakistan gibi gelişimini sürdüren küresel dünya pazarında güçlerini artıran ülkelere ekonomik yaptırımlar getirmesi ve ekonomik olarak tehdit etmesinin sebebi de bu.

Şu da bir gerçek ki; gelişen Dünya, Amerika’nın zayıf noktalarını da keşfederek küreselleşme sürecinden kendi ekonomik gelişmesini hızlandırmada yararlandı. Amerika zayıfladığı gibi yalnızlaştı da. Dolayısıyla ekonomik savaşı Trump tüm dünyaya yaymaya başladı.İşte Türkiye’de bu anlamda Amerika’nın hedefi haline gelmiştir. Çeşitli bahanelerle Türkiye’nin ekonomik yükselişi baltalanmaya çalışılmaktadır.

Bu saldırılar karşısında  Başkan Erdoğan ve ekonomi yönetimi; Türk ekonomisini zayıflatmak amacıyla spekülatif gerçekleşen döviz üzerinden yürütülen hamleleri bertaraf etmeye çalışıyor.Sevindiren bir tablo ise Türkiye özellikle ABD'nin haksız dayatmaları karşısında sağlam bir duruş göstermeye çalışırken, dünya ülkelerinden de ülkemize büyük destek gelmeye devam etmesi.

Rusya, İtalya, Almanya, İran, Pakistan, Lübnan ve Katar gibi ülkeler yaptıkları açıklamalarla ABD'ye karşı Türkiye'ye desteklerini açıklarken, birçok Arap ülkesinde ise dolar bozdurup TL alma kampanyaları başlatıldı.Peki sonuç olarak bu dayatma siyaseti aşılıp ülke normal seyrine döner mi? Bunun için Türkiye’de topyekun bir seferberlikle karşı duruş gösterilmesi şart. En önemlisi iktidarın böylesi bel altı hamlelere karşı daha güçlü bir ekonomik yapı kurması zorunlu. Büyüyen, gelişen muasır medeniyetler seviyesinde ilerleyen bir Türkiye için büyük bir ekonomik reformun gerekliliği de aşikar.